KAĞIDA ADINI VEREN ŞEHİR PERGAMON ANTİK KENTİ (BERGAMA) :
Bergama'nın dünya tarihinde çok önemli bir yeri var. Eskiden dünyada iki büyük kütüphane bulunuyordu. Biri 500.000 kitap kapasiteli İskenderiye, diğeri 200.000 kitaplı Bergama kütüphanesi. Mısırlılar kendi kütüphanelerinden daha büyük olacak kaygısıyla Bergama'ya papirüs ihracatını durduruyorlar. Kral II.Eumenes küplere biniyor, hemen bilim adamlarını topluyor ve papirüsün yerine geçecek birşey icat ediliyor. O da kurutulmuş hayvan derisi. Buna da Bergama Kağıdı adı veriliyor ve bu kelime batı dillerine parşömen olarak geçiyor. Papirüs yuvarlanmış kağıt şeklinde olduğundan her defasında açıp kapamak zordu, oysa dünyada ilk defa parşömen sayesinde yaprakları üst üste koyup ciltlemek mümkün oluyordu.
Kütüphanedeki kitaplara ne oldu derseniz ? Markus Antonius eşi Kleopatra'ya düğün hediyesi olarak tüm kitaplar İskenderiye'de toplandı. Daha sonraki dönemlerde ise maalesef kitapların yakıldığını görüyoruz. Eski dünyaya ışık tutacak eserler tarihin sayfalarında kaybolup gitti.
Helenestik Dönem’e doğru uzandığımızda Bergama’nın tarihi ve en görkemli yerleşim yeri olan Pergamon Antik Kenti’nin, milattan önce 281-133 tarihleri arasında muhteşem Pergamon Krallığı’nın yaklaşık 150 yıl boyunca başkenti olduğunu görmek mümkün. Kral sarayları, mimarisi, sokakları, sosyal ve ticari meydanları, muhteşem kütüphanesi, tiyatro alanı, suyolları, çeşmeleri ile dünyada ve ülkemizde tarihi ününü koruyup günümüze dek ulaşmayı başarmış. Pergamon Antik Kent ile ilgili ilginizi fazlasıyla çekecek diğer detaylar ise şöyle;
3330 metre yükseklikte olan Akropol Tepesinin bir diğer özelliği ise, Bergama Krallarının saraylarını, kutsal alanlarını, kütüphanelerini ve tiyatro alanlarını bünyesinde barındırması. Pergamon ismi, ufak bir değişikle günümüze, Bergama olarak aktarılmış olup " Korunaklı Kale " anlamındadır.
Hem kentin yönetim merkezi olan hem de tepenin en yüksek noktasında yer alan Akropol, yükseklik korkusu olanları görkemli manzarası ile ürkütse de ziyaretçilerini en muhteşem haliyle karşılıyor.
Bergama kazılarına 1878 yılında başlanmış ve bu esnada çıkarılan Zeus Sunağı, Helenestik Dönem heykeltıraşçılığını en güzel şekilde yansıtan Zeus adına yapılan anıt olarak tarihe geçmiştir.
Pergamon Antik Kenti’ni ziyaret ettiğinizde başınızı döndürecek kadar yüksek olan Traian Tapınağı’nın üç tarafı da galerilerle çevrilidir.
Yaklaşık 70 derece açısı ve 10000 kişilik kapasitesi ile dünyanın en dik tiyatrosu unvanını taşıyan tiyatro alanı da Akropol içerisinde yer almaktadır.
Kentin koruyucu tanrıçası Athena’ya adanan ve tiyatro alanının hemen üzerinde yer alan Athena Kutsal Alanı’ndan geriye sadece temelleri kalmış.
Helenestik Dönem’in 200.000 yazma eseriyle en büyük 2. kütüphanesi olan Pergamon Kütüphanesi nin hazin sonunu yukarıda aktarmıştım.
Bergama Antik Kenti’ne papirus ihracatı durdurulduğunda bilim adamları tarafından kurutulmuş hayvan derileri kullanılmaya başlanmış ve adına da ‘parşömen’ denmiştir.
II. Eumenes’in yönetiminde inşa edilen aşağı agora için kentin ticaret merkezi demek yanlış olmaz.
Yukarı şehrin daha çok resmi bir havası varken burada zamanında çoğunlukla kral aileleri, aydınlar ve komutanlar ikamet etmiş...
Antik kentin orta kesiminde kuzey yönünden güneye doğru sırası ile Hera ve Demeter Kutsal yeri, Gymnasionlar yer almaktadır.
Milattan sonra 2. yüzyıla gelindiğinde Pergamon için “altın çağ” dönemi başlıyor. Kent, sur duvarlarının dışına taşıyor ve genişlemenin en önemli yapısı Kızıl Avlu Tapınağı inşa ediliyor.
Bergama’da ilk sağlık tedavi merkezi olan Asklepios Tapınağı M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısında kuruluyor.
Milattan sonra 2. yüzyılın ortalarında hatip Aelius Aristides tarafında geliştirilen ve bugün hala kullanılan fizik tedavi yönteminin dışında şifalı otlar, su ve çamur banyoları da başlıca tedavi yöntemleri arasındadır.