Muğla Marmaris’e bağlı Bozburun Yarımadası yazları Mavi Yolculukların en seçkin duraklarıyla biliniyor. Kendi kendine kalıyor diğer zamanlarda yerel halk. Akdeniz’in en az bozulmuş doğasını, ormanlarını barındıran bu coğrafyanın baharında dolaştık.
Marmaris’e bağlı, kayalık kıvrımlı tepelerin arasına sıkışmış Bozburun Mahallesi, yaz dönemlerinde hareketli ve kalabalık bir turizm yerleşimi, diğer zamanlarda ise alabildiğine sakin.
Yıllar önce buradaki süngercilerle konuşmaya gelen Yaşar Kemal, yarımadanın günümüzde yaygın bilinen adının nedenlerini daha yazının girişinde söylüyor: “Bozburun, Türkiye’de biricik süngerci köyüdür.
“Bozburun, Türkiye’de biricik süngerci köyüdür. Ege Denizi kıyılarının başka yerleri gibi verimli toprakları olan bir yer değildir. Kayalıktır. Bozburun diye iyi ad takmışlar. Yakışmış.”
Lakin Yaşar Kemal ustadan yüzyıllar önce buraya “Trakheia/taşlık-kayalık” denmiş. Şafağın gökte yer yer açtığı çimdik moruyla, yelin kelamıyla çıkıyoruz yola… Turunç sırtlarındaki ormanlar insanı “Boz”, ya da “Taşlık/Kayalık” gibi isimlere yaslanarak düşünmekten vazgeçirecek denli yeşil.
Ege Denizi kıyılarının başka yerleri gibi verimli toprakları olan bir yer değildir. Kayalıktır.
Bu bölgelerde yaşayanların çoğu Yörük göçerleridir. Örneğin Bozburun Yarımadası’na yerleşen Yörükler, yıllar yılı denizden rızık aramamış diyebiliriz. Sonra süngerden balığa, geziden kılavuzluğa kadar pek çok neden, özellikle erkek nüfusu denize çağırmış. Toprakla uğraşmak kadınlara kalmış. Fakat şimdi Adaboğazı’ndan Dirsek Bükü’ne, Ağıl Bükü’nden Kamerya Adası, Dişlice Ada, Selimiye, Orhaniye’ye… Emel Sayın Koyu’ndan Burmalı, Bencik ya da Oğlan Boğuldu koylarında guletler dolaşıyor…
Buradaki turizm biçimine yat turizmi demek daha doğru olur… Elbette burada da oteller, lokantalar kıyıları kaplayabildiği kadar kaplamış. Ancak burada, batıdan başlayarak Hisarönü’ndeki Keçibükü Ada karşısı, Turgutköy Çatalca, Kumbükü, İlyas Koyu, Mehe Bükü, Kargı Ada, Delikyol Limanı, Selimiye Koyu… Doğu kıyılarında Bozuk ve Seçe limanları, Arap Ada, Buruniçi, Armella; Bayırköy’deki Çiftlik Koy, İnce Dere (Gebekse); Osmaniye’de Kadırga (Çaycağız) Koyu, Kumlu, Tatla ve Turunç’ta Asarcık Koyu gibi belli başlı girintiler bütün yaz boyunca çoğu yataklı tur teknelerinin istilasına uğruyor. Onlarca, yüzlerce tekne dönenip duruyor buralarda. Fakat buna rağmen içerileri, köyleri beton istilasına uğratacak bir hareket olmamış, olmuyor.
İki cadde üç sokak denecek denli küçük Bozburun Köyü, öteki bütün emsallerinden hem estetik ve hünerler silsilesi bakımından, hem de maddi değer bakımından ayıran çok önemli bir özelliği var; burada handiyse her evin bahçesi bir marangoz atölyesi. Fakat öyle “hobi” filan değil… Her bir bahçede bir tekne yapılıyor. Kimi 7-10 metre aralığında, kimi 20-30 metre… 10 tondan 100 tona kadar… Bahçelerde aslında yüzen bir apartman var…
Bu teknelerle, bu sularda gezmenin ilk adımlarını Halikarnas Balıkçısı ve arkadaşları attı demek, abartı olmaz… Bir zamanlar bu sularda balık avlamak, sünger çıkarmak için dolaşan tekneler, şimdi turizmin bel kemiği oldu. Zaten burada üretilen tekneler yelkenli ve motoryattan hem isim, hem de işlev bakımlarından farklı.
Venedikli tüccarlardan gelen gołéta sözcüğü, Mavi Yolculuk’un erbablarınca “Gulet” olarak dillendirilince, bölgenin süngerci tekne sahipleri de sözcüğün hakkını vermiş. Geçmişin karpuz kıç guletlerine az oda sığdığı için şimdilerde ayna kıç guletler yapılıyor… Kullananlar kamara çokluğu ayrımından sonra şunu da ekliyor: Guletler yapı itibariyle direkli az salmalı olduğu için sığ koy ve adalara rahatlıkla yanaşabiliyor.